Hacıbey Özkan

Hacıbey Özkan

Diyanet-Sen Genel Başkan Yardımcısı (Teşkilatlanma)
hacibeyozkan@diyanetsen.org.tr



Yazıcı Sürümü

İş Veren (Amirler) Neden Sendika İstemez?


13.03.13, Çarşamba

Sendikalar, üyelerinin haklarını aramak için kurulmuştur. Sendikalar tam da İslam’ın istediği kurumsal bir yapıdır İslam dini, alın teri kurumadan çalışanın hakkının verilmesini emretmez mi? Bunu en iyi bilen kimselerin idareciler olması gerekmez mi? Sendikal faaliyetler incelendiğinde, bütün çalışmaların ve gayretlerin sendikalara üye olan veya olmayan her çalışanın sosyal ve görev alanı ile ilgili haklarının elde edilmesi, elde edilen hakların daha da iyileştirilmesi için olduğu görülecektir.

İnsanlar kendi hayatlarını ve aile bireylerinin hayatlarını en iyi şekilde devam ettirebilmek için temel ihtiyaçları karşılamak zorundadırlar. Bunun için de çalışmaları gerekir. Çalışan insanların emeklerinin karşılığını da almaları gerekir. Sendikalar bunun için vardır. Her kurumda sendikal yapılaşmalar oluşmuştur. Ama nedense bizdeki idarecilerden bazılarının sendikal faaliyetlere olumlu bakmadığı maalesef bir vakıadır.

Genel olarak Kamu görevlilerinde kurum amirleri işçiler de iş verenler, sendikal çalışmalara karşı olduğunu duymaktayız. Bunu, sesli olarak dillendirenler olduğu gibi uygulamalarında da gösterenler de vardır. Sendikal çalışmalar amirlere ne gibi zorluklar getiriyor ki, bu faaliyetler istenmiyor. Yoksa, amirlerin sendikal faaliyetlere karşı bir tavırları yoktur da yanlış mı anlaşılıyorlar. Sendika üyesi olan görevlilerin ve sendika temsilcilerinin ortak kanaati, amirlerin sendikal faaliyetlere sıcak bakmadıkları doğrultusundadır. Böyle bir kanaatin oluşmasına neden olabilecek tavırlar amirlerden kaynaklanmışsa, bu bile yadırganacak bir durumdur.

Din hizmetini sunanların sendikal faaliyetler içinde olmaları, sundukları din hizmetine zarar getirmez. Yaklaşık on beş yıldır sendikal faaliyetler Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde de yürütülmektedir. Neredeyse yüz otuz bine yakın personeli olan başkanlık teşkilatının büyük ekseriyeti sendika üyesidir. Sendikalara üye olma oranı yüzde 83'dür. Sendikal faaliyetlerin bu kurumda da yürütülmesinden din hizmeti olumsuz olarak etkilenmemiş, aksine sendikal faaliyetler idarecilerin ve başkanlığımızın hem temsilcisi hem de destekçisi olmuştur.

Sendikal faaliyetler her kademedeki insan için önemlidir. Sendikanın müntesibi olan üyelerinin özlük hakları iyi olursa, geçim sıkıntıları bulunmazsa, günlük yaşamlarında her hangi bir olumsuzluk olmazsa, günlerini ve aylarını huzurlu geçirirler. Huzurlu insanlardan verimli hizmetler alınır. Morali bozuk, kafasının yarısı günlük harcamalarda olan, diğer yarısını da karşılaşacağı idari sıkıntıları nasıl aşacağı konusuna ayıran bir zihnin sahibinden verimli bir görev beklenemez.

Ayrıca başarılı ve verimli bir hizmet için misyon ve vizyon şarttır. Memurların yaptıkları görev alanları ile ilgili misyon donanımları yoksa, görevlerini taşıyacak vizyona sahip değillerse, bulundukları görevin hakkını vermeleri neredeyse imkansızdır. Hele günümüz dünyasında tekniğin, teknolojinin, ilmin ve bilimin her alana hakim olduğu bir dönemde alan hakimiyeti için misyon ve vizyon tartışmasız vazgeçilmezlerdendir.

Tecrübelerde göstermiştir ki, sendikaların hayata girmesiyle din görevlilerinde ciddi atılımlar, değişmeler ve gelişmeler olmuştur. Alan hakimiyetleri daha da gelişmiş, vizyonları sahip oldukları görevi taşıyacak kıvama gelecek şekilde değişmiş, misyonlarını ifade edecek kadar donanım sahibi olunmuş, haklarını aramada hadlerini aşmayacak kadar mütevazileşmiş ama haklarını elde etmede de cesurlaşmış ve daha medeni bir tavrın sahibi olmuşlardır. Elde ettikleri sosyal ve mali haklar nedeniyle mutlulukları artmış, çoluk çocuklarına karşı mahcubiyetleri ortadan kalkmıştır. Görevlerinin kendilerine yüklediği anlamı fark ederek, bunu önemseyip toplumun lokomotifi olmuşlardır. Din görevlileri artık belirleyenler arasındadır. Sesini duyurmakta zorluk çekmezler. Söz söylediğinde de etkisi diğerlerine göre çok daha fazla olan bir yaptırıma sahiptirler.

Tüm bunlar ve benzeri gelişmeler sendikal faaliyetlerin hayata geçmesiyle elde edilmiş kazanımlardır. Bu kazanımların elde edilmiş olmasından kimsenin rahatsızlık duymaması gerekir. Aksine herkesin alkışlaması ve desteklemesi gerekir. Huzurlu ve mutlu olan din görevlisi, misyon ve vizyon sahibi bir memur görevini başarıyla yapar, muhataplarına verimli hizmetler sunar. Bundan dolayı da caminin sermayesi olan tüm cemaat bundan olumlu olarak istifade eder. Bu da yetmez, camiden mutlu ayrılan, imam-hatibin verimli hizmetinden ve sohbetinden etkilenen cemaat, hanelerine ve mahallelerine de huzur ve mutluluk, saygı ve sevgi ve tebessüm taşır.

Sendikal faaliyetlerin, başta üyeleri olmak üzere, üyelerinden hareketle hizmet veriminden dolayı tüm insanlara faydası oluyorsa, bu faaliyetlere neden karşı çıkılır ve itiraz edilir? Özellikle idareciler neden din görevlilerinin sendikal faaliyetlerine karşı tavır üretirler? Ya da tavırlı oldukları kanaati neden ağırlık kazanır?

Din görevliliği, birlik ve beraberliğin en üst düzeyde uygulama alanı bulması gereken bir hizmet dalıdır. Pratik tecrübelere baktığımızda da bunun izlerini görürüz. Hakikaten din görevlileri bulundukları bölgelerde birliği, dirliği, düzeni sağlarlar. Bunu kendi aralarında da geliştirirler. Din görevlisi de beşerdir. Bundan hareketle aralarında problemleri olan din görevlileri elbette vardır. Ama yüz otuz bine yaklaşan, Diyanet İşleri Başkanlığı personelinin genel olarak birliği ve dirliği sağladığı söylenebilir. Sendikal faaliyetlerin parçası ve üyesi olmaları birliği temsil etmelerine hiçbir engel teşkil etmemiş aksine katkı sağlamıştır. Bilindiği gibi Diyanet İşleri Başkanlığı personelinin on binin üzerinde üyesi bulunan iki sendikası, on binin altında beş sendikası vardır. Farklı sendikalara üye olmalarından kaynaklanan hiçbir problem görülmemiştir. Sendikal faaliyetlerin hayata geçtiği dönemden beri, lokal ve mevzi bir takım olayların varlığı sendikaların farklılığından değil, kişilerin özel sıkıntılarından kaynaklanmaktadır.

Hal böyle iken, neden idareciler sendikal faaliyetlere karşıdır. Hem karşıdırlar, hem de bu karşı oluşlarını cami dernek başkanları ve mahalle/köy muhtarları ile paylaşacak kadar da olayı derinleştiriyor ve yaygınlaştırıyorlar. Herkes bulunduğu makamda memurdur. Memurların amir olmaları yetkilerini aşabilecekleri anlamına gelmez. Her memur mevzuat hükümleri ile sınırlı yetkiye sahiptir. Amirde kendisiyle ilgili mevzuat sınırlarına göre hareket etmek durumunda hatta zorundadır. Hiçbir amir mevzuat dışında takdir yetkisi kullanamaz. Bir idareci sendika üyesi din görevlilerine sendikal faaliyetlere karşı olduğunu ifade etmesi bile disiplin açısından suç teşkil eder. Zira bu hak kanunla verilmiş bir haktır. Kanunla verilen hak, o kanun geçerli olduğu sürece haktır ve meşrudur. Kimse bunun üzerinden politika üretemez. Kanunlar, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki milletvekillerinin salt çoğunluğu ile çıkartılır. Yani, kanun millet iradesinin bir yansımasıdır. Hiçbir kamu kurumun amiri kendisini kanunların üzerinde göremez, meclisin çıkardığı bir kanunun getirdiği hakları görmezden gelemez ve de kötüleyemez.

Buna rağmen müftüler sendikal faaliyetlerden rahatsız oluyorsa ve bunu da ifade ve tavırlarına yansıtıyorlarsa, uygulamada bir takım sıkıntılar var demektir. Bu sıkıntıların neler olduğunu başlıklar altında sayabiliriz. Öncelikle sıkıntılar personelden mi kaynaklanıyor, yoksa amirlerin uygulamalarına karşı sendikaların aldığı hukuki tavırdan mı kaynaklanıyor bunun netleşmesi ve bilinmesi gerekir.

Personelden kaynaklanan bir tavır olamaz, zira personel kurum amirine bağlı olarak çalışır. Personelin mevzuat dışı bir davranışı olursa kurumun işleyişi ve mevzuat hükümlerine göre gereken yapılır. Bireysel davranışlar hariç, teşkilat personelinin amirlerine ve amirlerinin doğru uygulamalarına karşı her hangi bir olumsuz tepki geliştirdiklerine şahit olmadık.

Sendikalarla kurum amirleri, ne zaman karşı karşıya gelirler?

Din görevlilerine karşı kurumun haksız bir müdahalesi olmuşsa veya hakkı olan bir menfaatleri engellenmişse, din görevlisinin üyesi bulunduğu sendika temsilcileri, hukuki olarak bu hakkı elde etmek için mücadele ederler. Bu mücadeleyi amirler müdahale kabul eder ve sendikalara karşı itiraz söylemi geliştirirler. İtirazlarının haklılığını anlatabilmek için de “din görevlisinin sendikası olmaz, ben sendikal faaliyetlere karşıyım” derler. Bunu ifade eden amirler hadlerini aşmışlardır. Kanunların verdiği bir hakka karşı olmak, millet iradesine karşı olmaktır.

Sendikal faaliyetlerin hayata geçmesiyle, amirlerin keyfi uygulamaları büyük ölçüde son bulmuştur. Böylece amirlerin insiyatif alanları daralmış, kanunların verdiği takdir yetkisini aşamaz hale gelmişlerdir. Takdir yetkilerini aştıkları zamanlarda da yine sendikal faaliyetlerin bir gereği olarak takip edilen hukuki zeminlerden, uygulamaları ve işlemleri dönmektedir. Sendikal faaliyetlerin hayata geçmesinden önce din görevlileri sadece sorumluklarını hatırlıyorlardı, çünkü her platformda kendilerine sorumlulukları hatırlatılır, yerine getirilmemesi halinde karşılığı olan müeyyideler ve uygulamalar belirtilirdi. Sendikal faaliyetlerin hayata geçmesiyle din görevlileri memuriyet haklarını, kendileriyle ilgisi ve ilişkisi olan amir, memur, kurum ve kuruluşların görevlerini ve sorumluluklarını da öğrendiler. Din görevlilerinin haklarını elde etme faaliyeti olan sendikal işlemleri destekleyip alkışlaması gereken idareciler ve kurumumuz maalesef günlük hesaplar ve bulundukları konumun kendilerine verdiği cesaretle adeta bana dokunmayan yılan bin yaşasın demektedirler. Ama aynı yetkililerden bazıları kendileriyle ilgili her hangi bir hak ihlalinin olduğunu düşündüklerinde veya elde etmeyi arzuladıkları idari bir menfaat söz konusu olduğunda sendikaların kapısını çalmaktan geri durmamaktadırlar.

İdareciler istese de istemese de sendikal faaliyetler her gün biraz daha gelişerek hizmetlerini sunmaktadırlar. Sendikalar geliştikçe üyesi olan din görevlileri de kendilerini her konuda çağın şartlarına ve görevlerinin gereklerine uygun bir düzeye çıkartmaya gayret etmektedirler.

Zira her şeyini koltuğuna borçlu olan bazı amirler kendisinden emin değildir ve güven içinde olmadığını düşünür. Ama koltuğunu dolduran, kendi donanımını, duruşunu, insiyatifini koltuğuna yansıtıp hizmete dönüştüren bir idareci din görevlilerini yanında tutar. Bilir ki, bu teşkilatın temel taşı din görevlileridir. Hizmet yapılacaksa din görevlileri ile yapılır. Verim alınacaksa din görevlileri ile alınır. Akıllı ve koltuğunu dolduran idareci amiri olduğu tüm personelle birlikte kervanını yürütür, sayısal çoğunluğu hizmet yoğunluğa dönüştürür. Ama koltuğuna borcu olan müftüler de, koltuk kaymaması için her gittiği yere koltuğunu da altında götürür, din görevlilerini dernek başkanlarına ve mahalle/köy muhtarlarına gambazlar, çünkü acizdir. “Din görevlilerini denetlemek sizin görevinizdir, din görevlisinin sendikası olmaz, ben buna karşıyım” diyerek de acziyetini ilan eder.

Kendinden emin olmayan, koltuğunun korkusuyla yaşayan bazı aciz amirler sendikal faaliyetlere karşıdır. Her gittiği yere koltuğunun gücünü taşımaya çalışan amirler sendikalara karşıdır. Görevlisinin güçlenmesinden rahatsız olan amir sendikal faaliyetlere karşıdır. Takdir yetkisini aşmak isteyen amirler sendikal faaliyetlere karşıdır. Keyfi uygulamaya alışmış veya niyet etmiş amirler sendikalara karşıdır. Koltuğunu hesabına sermaye yapmayı planlayan amirler sendikal faaliyetlere karşıdır. Sendikalara karşı olmaları arzularına erişmeyi sağlamaz.

Duruşu olan, koltuktan beslenmeyen, mevzuatı hiçe saymayan, takdir yetkisinin sınırlarını bilen, din görevlisinin güçlenmesinden mutluluk duyan, hizmeti birlikte sunmayı şiar edinen, din görevlisini bu hizmet kervanının merkez adamı kabul eden, görevlisini sivil topluma gambazlamayan amirler sendikal faaliyetlere karşı olmazlar, aksine destek olurlar.

Hangi amirin topluma hizmet eden kurum amiri olduğunu her halde herkes rahatlıkla anlar. Amirlerin bakışları ne olursa olsun, sendikalar işlerini yapmaya, haklarını aramaya, hadlerini bilerek yollarında yürümeye devam edeceklerdir. Her akli selim kişi bilmektedir ki sendikaların hayata geçmesiyle camideki din hizmetinin rengi değişmiş, verim gelmiş, Kur’an kursundaki eğitim düzenli ve düzeyli hale ulaşmıştır. Din görevlileri misyonlarını vizyonları ile toplumun tüm katmanlarına taşır duruma erişmiştir. Toplum içerisinde din adamına güven bu vesile ile daha da üst düzeye çıkmıştır.

İyi ki sendikal hayat başlamıştır. Evet başlamış ve devam etmektedir, daha da etkili olarak devam edecektir.

Çözüm üretemiyorsanız çözüm üretecek merciler çıkar. Yaşanan mağduriyetler insanları arayışa yönlendirmiştir. Sendikaların doğuşu bu anlamda incelenmeli ve araştırılmalıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı yetkilileri de artık sendikalarla iletişimi geliştirmelidir.

Yıllar sonra personel kendini ifade etmeye başlamış taleplerini ilgililere iletme gücüne sahip olmuş özgüveni gelişmiş bu aşamadan sonra STK içerisindeki yerinden kimse alamaz almayada gücü yetmez. Sendika kalsın mı gitsin mi?oylamasını amirlere değil diyanet çalışanlarına sorsalardı yüzde seksen üç oranını göreceklerdi. Aslında kendileri de bu sonucu çok iyi biliyorlar.

Bu haberi 5373 kişi görüntüledi.




TümüDİĞER BAŞLIKLAR